Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmıştır. Harcanan enerji miktarının alınan enerjiden az olması durumunda, yakılamayan enerji vücutta yağ olarak depolanır ve obezite oluşumuna sebep olur. Çeşitli sebeplerden kaynaklanabilen obezite, kişinin genel sağlığını, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Sebep olduğu riskler sonucunda tehlikeli sorunlar doğurabilen ve dolayısıyla kişinin yaşam süresini kısaltan düzeydeki morbid obezitenin Türkçe karşılığı “aşırı ve hastalıklı şişmanlık” olarak düşünülebilir. Tıbbi sınıflamaya göre vücut kitle indeksi 18.5 – 25 kg/m² arasındaki kişiler normal, 25 – 30 kg/m² arasındakiler fazla kilolu, 30 – 40 kg/m² arasındakiler obez ve 40 kg/m²’nin üzerinde olanlar morbid obez olarak isimlendirilir. Vücut kitle endeksinin 50’nin üzerinde olması ise süper morbid obezite olarak nitelendirilmektedir.
Obezitenin belirtisi vücuttaki yağlanma oranının fazla artmasıdır. Obezite tanısının konulabilmesi için Beden Kitle İndeksi, diğer adıyla Vücut Kitle İndeksi hesaplanmaktadır. 30 ve üzeri hesaplanan değerler obezite olarak kabul edilir.
Obeziteden kaynaklanabilen genel belirtiler ise, aşırı terleme, nefes darlığı, çabuk yorulma, uyku apnesi, horlama, eklem ağrıları, cilt sorunları ve psikolojik sorunlar olarak sayılabilir.
Obeziteyi tespit etmek için vücut kitle endeksinin hesaplanması, kilogram olarak vücut ağırlığın, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle (kg/m²) yapılmaktadır. Detaylı beden kitle indeksi ile obezite hesaplanırken ise yaş ve cinsiyet de dikkate alınarak ağırlık, vücut yağ yüzdesi ve bel çevresinin normal değerlerde olup olmadığı belirlenebilmektedir.
Dünya sağlık örgütü kriterlerine göre yetişkinler için beden kitle endeksi 6 sınıfa ayrılmıştır:
Düşük kilolu < 18.50
Normal 18.50 – 24.99
Fazla kilolu (Pre-obez) 25.00 – 29.99
Obez 1 30.00 – 34.99
Obez 2 35.00 – 39.99
Obez 3 (Morbid obez) ≥ 40.00
Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi, Obezitenin de çok unsurlu ve oldukça kompleks bir hastalık olduğu bilinmektedir. Genetik kod, hormonlar, metabolizma hızı, psikolojik durum, bölgenizdeki yemek kültürü ve yeme alışkanlıklarınız gibi faktörler kilo sorununa sebep olabilir.
Obezite kişinin bedensel ve ruhsal sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkileri olan bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Gerekli önlemler alınmadığında ölümcül riskler yaratabilmekte ve kişinin yaşam süresini kısaltmaktadır.
Obezite oluşmadan önce ondan korunmak çok önemlidir ve gerekli eğitim ve önlemler çocukluk çağında başlamalıdır. Öncelikle yaşam tarzı ve alışkanlıklarda yapılacak olumlu değişikliklerle beraber, obezite tedavisinde ameliyatsız ve ameliyatlı çeşitli yöntemler uygulanmaktadır.
Diğer yöntemlerin tek başına işe yaramadığı ağır obezite vakalarında, yoğun riskler taşımasına rağmen cerrahi tedaviye başvurulabilmektedir. Bu alanda gastrik bypass, gastroplasti, gastrik bantlama, tüp mide ameliyatı (sleeve gastrektomi) gibi ameliyat yöntemleri uygulanır.
Standart kabulde vücut kitle endeksi 40’ın üstünde olan obez kişiler, ilave bir belirgin hastalığı olmasa dahi cerrahi tedaviye uygun görülebilmektedir. Vücut kitle endeksi 35-40 arasında olan hastalara ise eğer kalp, astım, diyabet gibi ilave bir hastalık mevcutsa obezite cerrahisi uygulanabilmektedir.
Obezite ameliyatlarının yaratabileceği yaşamsal riskler nedeniyle, obez hastaların öncelikle uzman doktor kontrolünde ameliyatsız yöntemlerle, uygun bir beslenme ve egzersiz planıyla tedavi olmaları önerilmektedir. Zorunlu hallerde uygulanan obezite cerrahisi yöntemlerinin başlıcaları ise aşağıdaki gibidir.
Bu yöntemde midenin yaklaşık %75'lik kısmı çıkarılmakta, ameliyat sonrasında mide küçük bir boru gibi kalmaktadır. Böylelikle az miktarda yemek ile doyulması hedeflenir. Ayrıca bu ameliyatta midedeki açlık hormonu olan ghrelin üreten kısım da çıkarıldığı için acıkma hissinde azalma olur.
Ameliyatsız, damar içi bir yöntem olan girişimsel radyoloji ile Bariatrik Embolizasyon uygulaması da açlık hormonu Ghrelin salınımını azaltıp,obezite tedavisi için iştah ve tokluk üzerinde aynı olumlu etkiyi sağlayabilmektedir.
Ameliyatta mide biri büyük diğeri küçük iki parçaya ayrılır ve bir kısmı devre dışı bırakılarak yeni, küçük bir mide oluşturulur. Bağırsağın da bir kısmı kesilerek yeni midenin ucuna bağlanır ve devre dışı kalan mide oniki parmak bağırsağı ile birleştirir.
Gastroplasti miden hacmini azaltmak için yapılan cerrahi bir girişimdir. Mideyi iki bölmeye ayıran zımba uygulaması yapılır. Yenilen yemekler küçük olan ilk bölmenin duvarının gerilmesine ve beyinde açlık duygusunun dinmesine yol açarken, geri kalan besin midenin ikinci kısmına ulaşır ve normal sindirim devam eder.
Mide Bandı veya Mide Kelepçesi olarak da adlandırılan bir yöntemdir. Midenin çevresine dıştan silikon bir mide bandı geçirilir. Gasttroplasti’deki gibi, kum saati şeklinde biri küçük diğeri büyük olan iki bölme oluşturulur. Yemekler önce küçük hacimdeki ilk bölmeye ulaşır ve böylece hastanın daha az gıda tüketerek daha kolay doyması hedeflenir.
Bu ameliyat yönteminde mide ile beraber bağırsağın bir kısmı da alınmaktadır. Böylelikle emilimin azalması ve kilo kaybedilmesi hedeflenmektedir. Vücut kitle endeksi 50’den fazla olan süper morbid obezite hastaları için uygulanabilen bir yöntemdir.
Bireye özgü olarak uzmanlar tarafından planlanır. Doğru beslenme şekli ve egzersiz alışkanlığının kazandırılması ve davranış değişikliği haline getirilerek sürdürülmesi hedeflenir.
Obezite tablosuna kaynak oluşturan hipotiroidi ya da psikolojik sorunlar gibi başka rahatsızlıklar varsa, çözümüne yönelik medikal tedavi ve psikoterapinin uygulanması sağlanır.
Girişimsel radyoloji ile uygulanan damar içi ameliyatsız bir çözümdür ve Bariatrik Embolizasyon ya da Sol Gastrik Arter Embolizasyonu olarak isimlendirilir. Milimetrik kesiler aracılığıyla uygulanan, obezitenin başlıca sebeplerinden olan açlık hormonu ghrelinin daha az salgılanmasını sağlayan uygulama son derece risksizdir.
Mide botoksunda botulinum toksin enjeksiyonu ile mide kaslarının geçici olarak felç edilmesi söz konusudur.
Mide balonu ile mide hacminin geçici olarak küçültülmesi ve böylece daha az yemek hedeflenir.
Obezite çocukluk döneminde ciddi bir sağlık sorunudur. Yetişkin vakaların 1/3’ünde obezite çocukken başlamıştır. Şişmanlığa sebep olacak herhangi hormonal bozukluk olmayıp, aşırı yemek ve hareketsizlikten meydana gelen vakalara "basit obezite" veya "ekzojenobezite" denir ve çocukların büyük kısmında bu tür görülür. Basit obezitesi olan çocukların yaşlarına göre boyları da daha uzun olabilir. Obeziteye neden olan tıbbi bir sorun, bir hastalık söz konusu ise bu durum "patolojik obezite" olarak adlandırılır ve genellikle boy kısalığı da bu tabloya eşlik eder.
Çocuklardaki obezite hormonal dengesizlikler, hipertansiyon, hiperlipidemi, solunum bozuklukları, şeker hastalığı, ortopedik bozukluklar ve psikososyal bozukluklar gibi bir çok ciddi sorun yaratabilir. Obezite mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır ancak medikal ve cerrahi tedavinin çocukluk obezitesinde yeri yoktur. Düzenli şekilde uzman kontrolü ile beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri birincil çözüm yolu olmalıdır.
Obezite tedavisi için sağlık merkezine başvurulduğunda öncelikle endokrinoloji bölümüne gidilebilir. Sonrasında beslenme, psikiyatri, fizik tedavi ve gerekliyse kardiyoloji ve göğüs hastalıkları bölümlerine de yönlendirme yapılabilir.
Hipofiz bezi hastalıkları: Kortizol ve büyüme hormonu fazlalığı (cushing hastalığı ve akromegali), hipogonadizm (seks hormonu eksikliği) gibi durumlar obeziteye sebep olabilir.
Hipotalamus bozuklukları: Leptin eksikliği ve direnci, hipotalamik merkezlerin çeşitli sebeplerden etkilenmesi de enerji alımı artışına neden olabilir.
Ghrelin (iştah hormonu) dengesizlikleri obeziteyi tetikleyebilir.
Tiroid bezi hastalıkları: Tiroid bezinin az çalışması ya da çalışmaması kilo artışı ve ödeme neden olur.
Polikistik over sendromu: Overlerde çok sayıda kist ve insülin direnci bir aradadır. İnsülin direnci ve hiperinsülinemi obeziteyi tetikler.
Sürrenal bez hastalıkları: Cushing sendromu, aldosteronoma ve adrenogenital sendrom obeziteyi etkiler.
Endokrin pankreas hastalıkları: İnsülin direnci, reaktif hipoglisemi ve tip 2 diyabet obeziteye yol açabilir.
Ghrelin, üretimi ve salgılanması mide fundusundan yapılan bir oreksijenik (iştah uyarıcı) hormondur. Normal şartlarda ghrelin hormonu, beyin hücrelerine taşıdığı sinyallerle açlık hissini artırırken, gastrik asit üretimini tetikleyerek vücudu sindirime hazırlar, hipofiz bezinin işlevini kolaylaştırır, enerji dengesine katkıda bulunur, insülini kontrol eder ve kardiyovasküler sağlığı korur. Ancak fazla üretilmesi durumunda obeziteye yol açan hormonların başında gelir. Ghrelin hormonunun fazla salgılanması iştah artırıcıdır ve aşırı açlık hissine neden olur. Ayrıca kemik gelişiminde olumsuz etkisi olur.
Araştırmalara göre düzensiz uyumak ve uyku sorunları leptin adlı tokluk hormonunu azalmasına ve ghrelin adlı açlık hormonunun artmasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı düzensiz uyku uyuyanlarda obezite oranının %65’e kadar artabildiği gözlemlenmiştir.
Dünya sağlık örgütü kriterlerine göre beden kitle indeksi değeri 30-35 arasında olan kişiler tip 1 obez olarak sınıflandırılmaktadır.
Yüksek kalorili, karbonhidrat ağırlıklı, fazla yağlı olan, protein, lif ve vitamin yönünden fakir olan gıdalar obeziteye zemin hazırlamaktadır. Ayrıca işlenmiş ve hazır gıdalar, trans yağlar ve kızartmalar da hem sağlık açısından hem de aşırı kilo almak bakımından tehlikeli sınıfta bulunurlar.
Yapılan araştırmaların sonucuna göre obezitenin düşük benlik değeri, depresyon, psikososyal yetersizlik, kaygı bozuklukları, sosyal fobi, takıntılar, cinsel istek bozuklukları ve kişilik bozukluklarına zemin hazırlayabileceği belirtilmiştir.
Tokluk hormonu olarak da bilinen Leptin, yağ dokusundan salgılanır ve Ghrelin hormonunun tam tersine, iştahı azaltmak için savaşır. Tokluk hissinden vücuttaki enerji dengesine kadar birçok fonksiyonu vardır. Obeziteyle olan yakın ilişkisinden dolayı pek çok araştırmaya konu olmuştur. Yağ hücresinde yeteri kadar leptin mevcutsa beyin iştah azaltmaya girer ve yeme ihtiyacı azalır.
Gerek bedensel hareketlerde kısıtlılık yaratması ve gerekse neden olduğu psikolojik ve genel sağlık sorunları nedeniyle obezite kişilerin iş, özel ve sosyal yaşamları üzerinde ciddi seviyede olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik olmak üzere birçok faktörün birbiriyle ilişkili olarak obeziteye sebep olabildiği bilinmektedir. Ancak dünya genelinde ve özellikle çocuklarda görülen obezitenin hızla artması, bu hastalığın sadece genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacağını ve çevresel faktörlerin daha etkili olduğunu düşündürmektedir.
Obezite tedavi edilmesi gereken önemli bir hastalıktır. Aksi takdirde beraberinde birçok kronik hastalığa yol açarak hayati tehlike oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, obeziteden kaynaklanan yaşam kalitesindeki düşüş ve önemli hastalıklar insan ömrünü kısaltabilmektedir.